Ukrayna- Rusya arasındaki savaş ağır yıkımlar ve can kayıplarına neden olmaya devam ediyor. 24 Şubat sabahı Rusya Donbass bölgesine başlattığı askeri harekât halen sürüyor. Rus-Ukrayna Savaşı’nı değerlendiren ve bu savaşın Türkiye’ye ile Montrö Sözleşmesi açısından olası etkileriyle ilgili önemli açıklamalarda bulunan Doç. Dr. Fikret Birdişli, konuştu.
Birdişli, Birleşmiş Miletlerin Uluslararası barışı ve güvenliği korumak olan yükümlülüğünü yerine getiremediğini ifade ederek, Ukrayna’nın Rusya için tampon bölge konumda olduğunu söyledi.
“RUSYA TARİHSEL TRAVMALARINI ATLATMAYA ÇALIŞIYOR”
Birdişli, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in ülkesini arzu ettiği en üst seviyeye ulaştırmak için bir gayret ve çaba sarf ettiğini dile getirdi.
“Rusya’nın ulaşmak istediği ve ne yapmak istediğine baktığımız zaman kendilerine özgü bir vizyon, bir dünya görüşüne sahip olduğunu görüyoruz” diyen Doç. Dr. Birdişli, “Rusya bir şeyleri hayata geçirme arzusunda. Putin, iktidara geldiği dönemde almış olduğu miras çok kötü bir manzaraydı. İktidara geldiği dönemde itibarını kaybetmiş bir ülke devraldı. Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra Rusya ciddi sıkıntılar yaşamış, o süreci atlatamamış bir ülke görünümündeydi. Putin iktidara geldikten sonra adım adım önce iç siyasetteki problemleri sonrada kendi yakın çevresindeki problemleri şimdi de daha uzak hedefleri kendince çözmeye, bir noktaya getirmeye çalışıyor. Bu konuda yapmak istediği şeyleri kendi ifadelerinden anlayabiliriz. Söylediği şey şu, ‘Sovyetler birliğinin yıkılması yüzyılın en büyük felaketi’ diyor. Dolaysı ile Sovyetler Birliği’nin yıkılmasının bölgede büyük bir boşluk oluşturduğunu ve Rusya devlet geleneği açısından halk üzerinde büyük bir travmaya neden olduğunu düşünüyor. Kendi açısından ülkesini arzu ettiği en üst seviyeye ulaştırmak için bir gayret ve çaba sarf ediyor. Yani yeniden Sovyetler Birliği’nin o zamanki ihtişamına yeniden ulaşmanın hayalleri içinde. Eskiden olduğu gibi etrafında kendisine bağlı devletlerle birlikte yeniden merkez bir ülke olmayı hayal ediyor” diye konuştu.
“RUSYA’NIN UKRAYNAYA SALDIRMASI UZUN BİR STRATEJİNİN PARÇASI”
Fikret Birdişli, Rusya’nın hedefleri doğrultusunda stratejik planlar yaparak adım adım hedeflerine ilerlediğini belirterek şunları söyledi:
“Rusya bu hedeflerine ulaşabilmek için önce en yakın hedeflerinden, yakın çevresinden başladı. Önce Rus iç politikasını dizayn etti, kendi iktidarını sağlamlaştırdı, otoriter bir yönetim kurdu. Ardından Suriye krizinden yararlanarak Ortadoğu bölgesinde etkin bir güç olmaya çalıştı ve Kazakistan, Azerbaycan üzerindeki etkisini artırdı. Moldova ve Belarus’un ardından şimdi de Ukrayna’ya yöneldi. Putin’in Ukrayna’ya müdahale etmesi bu saydığımız yerlere müdahale etmesi kadar kolay değildi. Çünkü bağımsızlık sonrası Ukrayna Batıyla ilişkiler geliştirdi ve bu ilişkileri derinleştirme imkânına sahip oldu. Haliyle Ukrayna’yla uğraşmak için biraz enerjisini toplamak ve kendisi için koşulların olgunlaşmasını beklemek gerekiyordu. Nitekim 2014 yılında Ukrayna’nın Donbas bölgesinde yaşayan Rus nüfusu tahrik ederek bir iç savaş yaşanmasına neden oldu. Ardından Donesk ve Luhansk bölgeleri Ukrayna’dan bağımsızlıklarını ilan ettiler. Minsk anlaşması ile bu olay geçici bir çözüme ulaştırıldı ve Rusya bu bölgelerin bağımsızlıklarını tanımayı bugüne kadar erteledi. Bu olayların ardından Donesk ve Luhansk bölgeleri hukuken değilse de fiilen Ukrayna’nın kontrolünden çıkmış oldu. Bu olaylara neden olan alt yapı aslında Sovyetler döneminde uygulanan Ruslaştırma politikası ile atılmıştır. Rusya’nın eskiden beri uyguladığı bir Ruslaştırma politikası birde yakın çevre doktrini var. Bu Ruslaştırma politikası bağlamında Sovyetler birliği döneminde çevre ülkelere Rus nüfusu yerleştirmişti, buradaki yerel nüfusu göç ettirmişti. Haliyle bu politikanın meyvelerini alıyor şu anda. Bu çerçevede Ukrayna’ya saldırmak için bence en uygun zamanı bekliyordu” ifadelerini kullandı.
“TAMPON BÖLGE OLUŞTURMAYI HESAPLIYOR”
Rusya’nın Ukrayna’nın NATO’ya katılarak Batıya eklemlenmesini kendisi için bir tehdit olarak algıladığını söyleyen Birdişli, sözlerine şöyle devam etti:
“Ukrayna, NATO’ya katılmak istiyor neticede buradaki devletlerin Batıyla birlikte hareket etmek veya entegre olmak gibi bir istekleri var. Fakat Ukrayna Rusya için önemli bir kırmızıçizgi. Çünkü Rusya’nın şöyle bir düşüncesi var, kendi güvenliğini sağlamak açısından kendisi ve Batı arasında bir tampon bölgeyi her zaman korumak istiyor. Ukrayna’nın NATO’ya alınması da onun için bu güvenlik bölgesinin ihlali demek. Ukrayna’nın NATO’ya alınması demek, NATO’nun sınırlarının kendi sınırlarına dayanması demek. Bu açıdan kendisini savunmasız görüyor. Rusya coğrafi konumu nedeniyle aslında saldırıya açık bir bölgede bu nedenle her zaman Batı ile kendisi arasında bir tampon bölge bulundurma ihtiyacı hissediyor. Bu nedenle Ukrayna’yı da kendisi için kırmızıçizgi olarak gördü. Benim düşüncem Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasının arkasındaki asıl amaç Ukrayna’da kendisine bağlı bir kukla yönetim oluşturmak.”
“RUSYA UYGUN ZAMANI BEKLEDİ FAKAT STRATEJİK HATA YAPTI”
Rusya’nın planlarını hayata geçirmek için uygun zaman kolladığını söyleyen Birdişli, Putin’in aslında Suriye’de yaptığı gibi sahte bir meşruiyet ile Donesk ve Luhansk bölgesinin yardım çağrısına cevap veriyorum bahanesiyle harekât düzenlemeyi planladığını, fakat birden Ukrayna’nın başkentine ve diğer şehirlerine saldırması ile çok ciddi bir stratejik hata yaptığını söyledi. Ayrıca Birdişli, Bağımsız bir devlete sebepsiz saldırmasıyla uluslararası kamuoyu önünde bütünüyle suçlu bir konuma sürüklenen Rusya’nın oldukça zor günler yaşayacağını, Ukrayna’ya diz çöktürse bile bunun kendisine pahalıya mal olacağını söyledi.

“TÜRKİYE’NİN ATTIĞI SON ADIMLAR DOĞRU ADIMLAR”
Ukrayna-Rusya savaşında Türkiye’nin doğru bir tutum sergilediğini de ifade eden Birdişli, Türkiye’nin bu iki ülke arasındaki ilişkilerini şu şekilde anlattı:
“Türkiye’nin hem Rusya ile hem de Ukrayna ile ilişkileri var. Tarihsel sürece baktığımızda Ruslarla çok sıkıntılarımız çok derin. Bölgedeki çıkarlarımızda hemen her yerde çakışıyor. Dolayısı ile bizim Ruslarla olan ilişkimiz aslında konjonktürel bir ilişki, stratejik bir derinliği olan ilişki değil. Şu anki koşullar her iki ülkenin çıkarlarını böyle gerektirdiği için bu ilişkiler böyle yürüyor. Yani ileride ne olacağını bilmek zor. Birbirine hiç güvenmeyen iki ülke söz konusu. Bu nedenle Türkiye ile Rusya’nın uzun süreli dostluk ilişkileri yürütmesi oldukça zor. Türkiye Ukrayna’yı destekliyor, Kırım konusunda da Rusya’ya karşı. Bu konuda Türkiye’nin tutumu doğru bir tutum. Çünkü Rusya bir nükleer güç Türkiye’nin bölgesinde bunu dengelemesi lazım. Bunu da NATO ve bölge ülkeleriyle dengeleyebilir ancak. En son Cumhurbaşkanı tarafından yapılan bir açıklama vardı, zaten Türkiye bu konudaki tavrını açıkça ortaya koydu. Açıklamada bu saldırıyı desteklemediğini ve Rusya’nın eylemlerini uygun bulmadığını söyledi. Bunu daha önce Kırım için de yapmıştık. Bu açıklamanın iki sebepten dolayı yapılması gerekiyordu; Birincisi, Türkiye köklü bir tarihsel geçmişe sahip, devlet geleneği olan bir ülke. Haliyle başka bir ülkenin toprak bütünlüğüne ve egemenliğine yöneltilen bir saldırıyı onaylayamazsınız. İkincisi Türkiye bir NATO üyesi dolayısıyla içinde bulunduğunuz ittifak nedeniyle bazı sorumluluklarınız var. NATO’nun bölgeye yönelik politikaları ve vizyonu var. Haliyle sizde o vizyonun bir parçasısınız. NATO içerisinde kaldığınız sürece o ittifakla uyumlu hareket etme yükümlülüğünüz var. Aynı zamanda daha önce Ukrayna ile iyi ilişkiler geliştirildi, iyi komşuluğun gereği bu açıklamayı yapmanız lazım. Bence Türkiye’nin attığı son adımlar doğru adımlar o yüzden. Türkiye bulunduğu noktada durduğu sürece, daha öteye gitmediği sürece mevcut konumu Ruslarla ilişkilerini de bozmaz.”
“MONTRÖ, KARADENİZ GÜVENLİĞİNİN TAPU SENEDİDİR”
Ukrayna, Rusya’nın saldırısının başlamasının ardından Türkiye’den Karadeniz’i Rus gemilerine kapatmasını talep etti. Rusya ile Ukrayna arasında süren çatışmalar, gözleri NATO’nun ilgili maddeleri ile İstanbul ve Çanakkale Boğazları’nın statüsünü belirleyen Montrö Anlaşması’na çevirdi. Doç. Dr. Birdişli, konuyla ilgili şu açıklamalarda bulundu:
“Montrö gerçekten önemli bir sözleşme. Montrö bence Türkiye Cumhuriyet tarihinin en başarılı diplomatik girişimidir. Montrö Karadeniz güvenliğinin tapu senedi gibi bir şeydir, güvencesidir. Eğer Montrö olmayacak olsa burada üçüncü dünya savaşı çıkar. Montrö Sözleşmesi sayesinde dünya da Amerika kendi askerinin varlığını gösteremediği tek deniz Karadeniz’dir. Bunu da Montrö sağlıyor. Onun haricinde Amerika her yerde var. Ukrayna’dan Türkiye’ye boğazların kapatılması konusunda bir talep geldi. Biz Ukrayna’nın taleplerine Montrö Sözleşmesi üzerinden cevap veremeyiz. Çünkü, Montrö Sözleşmesine göre, bir savaşın tarafı olunmadığı sürece Türkiye boğazları kapatamaz. Kendisine ciddi bir savaş tehdidi olduğunu ileri sürerek boğazları kapatabilir. Böyle bir kapatma olsa bile bunu Güvenlik Konseyine götürmesi ve Güvenlik Konseyinin onayı ile bunu yapması lazım. Onun hacrinde ancak Türkiye kendiside savaşırsa veya kendisine saldırılırsa boğazları kapatabilir. Çanakkale ve İstanbul Boğazı uluslararası su yoludur. Burada herhangi bir geminin geçişine engel olamayız biz. Yani Ukrayna istediği için biz Rus gemilerinin buradan geçişine engel olmayız. Bizim Ukrayna’ya söyleyeceğimiz şey şu, ‘Biz Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü savunuyoruz, Rusya’nın Ukrayna’ya karşı olan saldırgan tutumunu da kınıyoruz. Fakat Karadeniz ve Boğazlar Rejimi Uluslararası antlaşmaya tabi bunun için böyle bir şey yapamayız.’”
Elazığ Oto Show’a Yoğun İlgi




